• Türkçe
  • English
Umurcan GAGO

Hukuk okumak isteyen ve bir hukuk fakültesi seçmek aşamasında olan genç arkadaşlarıma önerim öncelikli olarak mezun olduktan sonra hangi alanda uzmanlaşmak veya çalışmak eğiliminde olduklarını mümkün mertebe önceden belirlemeleri. Bu her zaman mümkün olmayabiliyor kuşkusuz. Özellikle çok genç yaştayken yatkınlıkları belirlemek biraz zor. Hele hukuk okumak kararını almış olmak bile yeterince önemli bir kararken bir de hukuk dünyası içinde hangi alanda uzmanlaşmak istediğinin kararını vermek iyice zor.

Ama içinde bulunduğumuz koşullar, belki de başka ülkelerdeki kişilerden çok daha önce, bazı mesleki seçimleri maalesef çok genç yaşta yapmamızı zorunlu kılıyor. Üstelik günümüzde belli bir alanda uzmanlaşmak sadece faydalı değil gerekli hale gelmiş durumda.

Kanımca belli bir uzmanlığı olmayan genç bir hukukçunun mesleğinde ilerleyebilmesi günümüz koşullarında pek mümkün değil. Uzmanlık alanı ne kadar önceden belirlenebilirse, hukuk öğrenimi sırasında ve sonrasında dikkat edilmesi gereken hususlar da aslında buna göre şekillendirilebilir. Eğer belli bir disiplin seçilemiyorsa bile en azından özel hukuk, kamu hukuku gibi ayırımlara dikkat etmek, mezuniyetten sonra Avukatlık mı, hakimlik mi, akademisyenlik mi yapılacak bunu belirlemeye çalışmak yerinde olur.

Mesela, ticaret, sermaye piyasası, rekabet, finans ve vergi hukuku alanlarından birinde uzmanlaşmak isteyenlerin kanımca iki hususa çok özen göstermeleri gerekiyor: 1) İyi bir İngilizce, 2) Seçilen hukuk fakültesinin uygulama ve dış dünyaya mümkün mertebe yakın olması.

Günümüz iş dünyasında İngilizcenin önemini ayrıca izah etmeye çalışmak hiç kuşkusuz son derece gereksiz bir çaba. Çok iyi bir İngilizceye sahip olmayan bir kişinin profesyonel iş dünyasında başarı şansı pek yüksek değil. Hele bu alandaki Anglo-Sakson etkisinin her geçen gün daha da arttığı, örneğin yukarıda bahsettiğim hukuk alanlarında, çok iyi bir İngilizceniz yoksa hemen hemen hiç bir kaynağa doğrudan ulaşma şansınız yok demektir. Ayrıca, profesyonel olarak işinizi tam anlamıyla yapamıyor olmanın ezikliğini taşımak durumunda kalırsınız.

Seçeceğiniz hukuk fakültesini belirlerken de dikkat etmeniz gereken bir şey var: Söz gelimi düşündüğünüz fakülte uygulamanın ne kadar içinde? Yurtdışı bağlantıları ne kadar güçlü?

Yurtdışında yaptığım hukuk yüksek lisansı sırasında dikkatimi çeken şeylerin başında bunlara ne kadar önem verildiği geliyordu.

Hangi hukuk fakültesi uygulamanın içinden gelen akademisyen veya profesyonelleri daha çok istihdam ediyorsa öğrencilerin tercih sıralamasında ön plana çıkabiliyordu.

Ticari hayatın inanılmayacak bir hızda değiştiği ve dolayısıyla hukuki kuralları baş döndürücü bir hızda şekillendirip değiştirdiği bir ortamda pratikten uzak kişilerden alınacak dersler ile pratiğin içinden gelen kişilerden alınacak dersler arasında gerçekten çok önemli farklar oluyor. Üstelik bu gibi kişilerden alınacak dersler sadece teknik bilgi ile sınırlı kalmıyor, mezuniyet sonrasında iş dünyasına ilişkin olarak da önemli bir katkı sağlıyor. (Elbette burada hassas bir dengeyi koruyabilmek gerekiyor. Zira sadece pratikten gelsin diye gerçekte pedagojik yeteneği olmayan, zevkle kendini dinlettiremeyecek kişilerin görevlendirilmemesi gerekli.)

Ayrıca, giderek küreselleşen hukuk dünyasında bir hukuk öğrencisinin mutlaka diğer ülkelerdeki hukukçularla yakın temas halinde olabilmesi, yabancı hukuki kaynaklara ulaşabiliyor olması gerekiyor. Hukuk fakültenizin size bu imkânları ne ölçüde sağlıyor olduğu bu nedenlerle çok önemli.

İşte kanımca bunların son derece farkında olan ve akademik programını, öğretim üyesi kadrosunu, kütüphanesini ve ders programını tüm bunları dikkate alarak şekillendirmesini bilmiş olan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesini Türkiye’deki diğer hukuk fakültelerinden ayıran en önemli özelliği de tam bu noktada ortaya çıkıyor. İngilizceye verilen büyük önem sadece derslerin çeşitliliğinde değil, içeriklerinde de kendini gösteriyor. Öğretim üyesi kadrosunda akademisyen-pratisyen (uygulamacı)  dengesi çok titiz bir şekilde oluşturulmuş. Üstelik pratisyenlerin alanlarında otorite kabul edilen kişiler arasından seçilmesine özen gösterilmiş.

Sadece yerli kaynaklarla değil, Türkiye’de başka herhangi bir hukuk fakültesinde olduğunu sanmadığım kadar geniş bir yabancı hukuk kaynağı ile donatılmış bir kütüphane oluşturulmuş. En önemlisi de birçok yabancı hukuk fakültesi ile çok çeşitli işbirlikleri geliştirilmiş.

Dolayısıyla ben seçeceği hukuk fakültesini belirleme aşamasında olan genç arkadaşlarıma tüm bunları düşünerek kararlarını vermelerini öneririm.

LL.M. (Yeditepe), LL.M. (Columbia), Price Waterhouse Coopers Denetim ve Danışmanlık Partneri